Bu kuruntular insana eziyet ediyor. Bazıları bu kuruntu ve hayallerle yaşıyor.
Bilginlerden biri şöyle bir örnek verdi. Çok güzel bir örnek. Dedi ki: Bir evi düşünün ki eski püskü bir halısı var. O evin hanımı eşine diyor ki; “İkinci el bir halı bile alabilsen iyi olur. Görmüyor musun bu halı çok eski.” Eşi diyor ki; “Peki, gidip bakayım, alabilir miyim, alamaz mıyım.” Kısacası bu adamın yolu ikinci elciye düşüyor. Örnek basit. O alim 40 yıl önce bunu söyledi ancak Allah şahit ki bir ömürdür benim aklımda.
İkinci elciye gidiyor, görüyor ki ilginç; tam da odalarının ölçüsünde bir halı. Beyefendi, ne kadar bu halı? Fiyatı da münasip. İkinci el ama çok da eski değil. Peki bu halı kimindi? Şehrin diğer ucunda bir evindi, ki o evin hanımı bu halıdan rahatsızdı. Eşine “bu halıyı kaç yıldır kullanıyoruz, git yeni bir halı al” diyor. Kısacası o ikinci el halıyı o hanımın (şehrin diğer ucundaki) eşi getirip eskiciye satıyor. Eşi için yenisini alıyor ve götürüyor. Hanımı da teşekkür ediyor. Halıları eski olan adam bu halıyı görüyor ve “ne kadar da iyi; tam da odamızın kalıbında” diyor. Özetle satın alıyor, götürüyor ve evlerine seriyorlar. Eşi diyor ki; “ellerin dert görmesin. Allah banana rahmet etsin. O halı da neydi, çok eskimişti. Her neyse, bu çok iyi. Ne kadara aldın, ellerin dert görmesin.”
Şimdi dikkat buyurun. Bu hanımı mutlu eden halı, başka bir hanımın üzüntü sebebiydi. “Bu halıyı götür artık yeter, yeni bir tane al” diyordu. Nasıl oluyor da bir şey birini üzüyor, bir diğerini mutlu ediyor. Tüm dünya tamamen böyledir. Kuruntuya seviniyor, kuruntuya üzülüyoruz. Bize vaat edilen o asıl makam ve rütbeden gafil oluyoruz.
“Hiç kimsecik bilmez onlar için gözleri aydınlatacak ne gizli şeyler var; yaptıklarına karşılık.” (Secde Sûresi, 17. ayet)
Yani kimse bilmiyor ki, onun için orada göz aydınlıkları olacak neler mukadder etmiş Allah. Orada ona neler vermek istiyor.
Ayetullah Seyyid Abdullah Fatımi-Niya